Pelerini Var Ama Uçamıyor!
Kendine Hayrı Olmayanlar Etrafa Yargı Dağıtıyor!
Mahallede bir adam var, adı Hayri Bey. Ama sakın yanlış anlamayın, kendisinin “hayır” kelimesiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Hayri Bey’in hayatı, ekmek arası yargı ve yanına bolca eleştiri sosu ile geçiyor. Kendi işleri hep ters gider, sürekli bir kriz hâlinde, ama kimsenin de gözünün yaşına bakmaz; yanından geçenin kılığından, oturuşuna kadar her şeyi eleştirir.
Mesela geçen gün, bakkalda “Bu millet para harcamayı bilmiyor, ekonomi çökmüş!” diye bağırırken, fişine baktığında 1 liralık ekmek için 50 kuruşu eksik çıkınca bakkal amcaya “Borç yaz, haftaya veririm” dediğini gördüm. Bir yandan devlet yönetimini eleştirirken, diğer yandan kendi bütçesini denkleştiremiyor.
Hayri Bey’in en büyük özelliği, sürekli insanları “ahlak” konusunda yargılaması. Mesela, komşunun kızı dışarı çıkınca, “Kız kısmı bu saatte dışarı çıkar mı?” diyor, ama birkaç dakika sonra çay ocağında sabaha kadar tavla oynuyor. Ona göre herkesin hatası var ama kendisi hatasız!
Bir gün Hayri Bey, mahalledeki gençlerin telefonlarına bakıp “Bu nesil hep telefonda, hiç üretmiyor!” diye söylenirken, kahvedeki arkadaşlarından biri dönüp, “Usta, sen de sabahtan akşama kadar iş arayacağına Facebook’ta yorum yapıyorsun” dedi. Hayri Bey’in suratı asıldı, çayından koca bir yudum alıp konuyu değiştirdi.
O günden sonra fark ettim ki, dünyada iki tür insan var: Bir şeyler yapmaya çalışanlar ve bir şey yapmadan eleştirenler. Hayri Bey ikinci grupta, hem de lider konumunda! Kendisi hep sefalet içinde ama kraldan çok kralcı, ekonomistten çok ekonomist, modacıdan çok modacı, psikologdan çok psikolog… Ama iş kendi hayatını düzene sokmaya gelince, orada bir duraksama yaşanıyor.
Sonuç olarak, Hayri Bey gibiler her mahallede var. Kendileri bir çorba parası denkleştiremez ama Michelin yıldızlı restoran eleştirisi yaparlar. Kendi hayatlarını düzene koymazlar ama başkalarının hayatına puan verirler. Yani, bazıları süpermen gibi uçar, bazıları da sadece pelerin takıp boş boş konuşur.