BİLİMSEL YÖNTEMİN İKİZLERİ

Prof. Dr. Cihan Dura

Analiz ve sentez… Bu iki sözcüğü çok sık duyarız, kitaplarda ve gazetelerde okuruz, Tartışma programlarında işitiriz. Fakat, ne anlama geldiklerini çoğumuz bilmeyiz. Öyleyse, yakından bakalım, ne anlama geldiklerini, ne amaçla kullanıldıklarını daha net olarak öğrenmeye çalışalım.

Analiz ve sentez bilimlerin gerçekleri keşfetmek için öncelikle kullandıkları iki yöntemdir. Bilimsel yöntemin olmazsa olmaz ikizleridir.

1) Analiz

Bir olguyu (olayı, nesneyi) bir bütün olarak düşünürsek, analiz o bütünü, ögelerine ayırma işlemidir. Analizin amacı; bütünü oluşturan ögeleri yakından tanımak, ögeler arasındaki ilişkileri görüp betimlemektir. 

Dünyada hiçbir olgu homojen değildir. Her olgu bir kümedir ve kendinden daha basit olan, değişik ögelerin, belirli bir düzen içinde bir araya gelmesinden oluşur. Herhangi bir olguyu anlamak için önce onun, bu oluşturucu ögelerini tanımak gerekir. İşte bu amaçla başvurulan tekniğe “analiz” adı verilir. Analiz gözlem altındaki olguyu ögelerine ayırma işlemidir. Amacı; incelenen olguyu oluşturan ögeleri yakından tanımak, aralarındaki ilişkileri görüp belirlemek ve betimlemektir. Bu işleme yapısal analiz adı da verilir.

Bir gözlemci inceleyeceği olgulara yapısal açıdan yaklaşmalıdır. Aksi halde gerçeklikle uyumlu, bilimsel bir gözlem yapamaz. Geçmişten miras kalan birçok bilginin yanlış olmasının nedenlerinden biri yapısal yaklaşım eksikliğidir. “Yapı” (bünye, structure) evrensel niteliktedir, her alanda geçerlidir. Şöyle ki, yerde maişeti peşinde koşturan bir karıncadan Evren’de dolanan galaksilere; maddenin en küçük parçaları sayılan atomlardan bir ağaca, insan vücuduna, insan toplumuna kadar, dünyada bilimlere konu olan her şeyin bir yapısı vardır.

Yapısal yaklaşım bir olguyu, kendi oluşturucu ögelerini ve içinde bulunduğu ortamı, benzerlerini hesaba katarak değerlendirir, anlamaya çalışır. Örnek vereyim: Dünyada iki su damlası bile birbirinden farklıdır, bir ağacın iki yaprağı da… Tıpkı insanlar gibi hiçbir toplum diğerinin aynı değildir. Örneğin, ileri bir Batı ülkesiyle bizim ülkemiz arasında önemli farklılıklar, yapısal farklılıklar vardır. Batılıların kendi ülkeleri için geliştirip uyguladığı bir politika bizde aynı sonucu vermez, hatta zararlı bile olabilir. Eğitimi alalım, eğitim yaşa göre değişmiyor mu? Bir çocuğa, yetişmiş bir insanın davranışı dayatılabilir mi, aynı şeyler öğretilebilir mi? Bir toplum başka bir topluma ancak aynı gelişme düzeyinde iseler örnek olabilir, o da yine çok ihtiyatlı olmak kaydıyla…

Anlamak istediğimiz olgulara yapısalcı gözle bakmadıkça, onların yapılarını araştırıp ortaya koymadıkça, gerçeklere ulaşamayız. Yapı bir küme olarak düşünülen bir olgu ile elemanları arasındaki, o elemanların kendileri arasındaki oransal ilişkilerdir. Her olgu, her nesne veya canlı; kendi yapısının eseridir, daima o yapının etkisi altındadır. Oluşturucu birimlerin bir iç dayanışması ve kendilerine özgü görevleri vardır. Her elemanın oluş biçimi, kümenin bileşimine ve bunları yöneten kural ve yasalara bağlıdır.

Demek ki, hangi olguyu gözlemlersek gözlemleyelim, o olguyu önce bir küme (İng.: set) olarak göreceğiz. Sonra o olgunun, kendisinden daha basit elemanlardan oluştuğunu düşünecek ve onları gözlemleyeceğiz. Nihayet, o olgu (küme) ile elemanları arasında, elemanlarla elemanlar arasında ilişkiler olduğunu bilip o ilişkileri olabildiğince nicel (veya nitel) olarak ifade etmeye çalışacağız. Kısaca, şu yol izlenir: Araştırma konusu olgu (bütün, küme) analiz edilir, ögelerine ayrılır. Ögeler tanımlanır, sınıflanır. Sıra ve düzenleri, ögeler arasındaki ilişkiler bir tarafa kaydedilir.

Gözlem sürecinde bu temel yaklaşımı benimsemedikçe, dünyada -ister somut ister soyut olsun- hiçbir olguyu tam olarak anlayamayız.

2) Sentez

Her analizi bir sentez işlemi izler. Sentez, analiz yoluyla birbirinden ayrılmış olan ögelerden hareketle yapılır. Gözlem konusu olguya ait ögelerin (oluşturucu parçaların) sistemli olarak, düşünce ortamında yeniden bir araya getirilmesi işlemidir.  

Sentez, yapılan gözleme “keskinlik ve derinlik”, bütünlük kazandırır. Sentez işlemine araştırma konusu olguyu daha yakından tanımak için, ögelerin olgu (küme) içindeki yerini ve rolünü, olgunun yapısını ve işleyişini öğrenmek için başvurulur.

Anlaşılacağı gibi, sentezde, gözlemlenen olgudan hareket edilerek yine aynı olguya geri dönülmektedir. Ancak olgu; ikinci halde sentez sayesinde, birinci halde olduğundan daha net, daha “yapılı ve eklemli”, daha bütünlüklü ve gerçeğe daha yakın olarak görülmektedir. Gerektiğinde farklı bir düzen de hedeflenebilir, ögeler farklı bir düzen içinde de bir araya getirilebilir.

Analiz ve sentez her zaman kolayca yapılamaz. Örneğin bir canlının vücudunu düşünelim: Birtakım sistemlerden, sistemler organlardan, organlar dokulardan, dokular hücrelerden, hücreler kendisinden daha basit organellerden oluşuyor. Bütün bunların belirlenmesi çok daha ileri bilgiler, işlemler ve ince teknikler gerektiriyor.

Yazımı Gazali’nin (1058-111) ünlü bir sözü ile bitirmek isterim: Kabuğunu kırıp içine bakmayan, cevizin tamamını kabuk zanneder. 

 

Kaynak: Cihan Dura, Gerçeği Arayış, Galeati Yayınları, 2019.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Translate »