Kredi Kartı Borcunu Ödeyemezken, Siyasetçiler İçin Sokaklara Dökülmek: Kimin Mücadelesi? Polis Şamaroğlanı mı?
Nurhayat Volkan/Almanya
Geçim Derdi Varken, Siyaset Uğruna Sokaklara Dökülmek Mantıklı mı?
Bugün milyonlarca insan kredi kartı borçlarıyla boğuşuyor, evine et alamıyor, çocuklarının eğitim masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Ancak aynı insanlar, siyasi liderlerin haklarını savunmak için sokaklara dökülüyor. Peki, siyasetçiler birbirleriyle kavga edip barışırken, halk neden kendi hayatını ikinci plana atıyor?
Kredi Kartı Borcun Varken Sokağa Çıkmak Mantıklı mı?
Türkiye’de milyonlarca insan kredi kartı borcunu ödeyemediği için icralık durumda. Gıda, kira, fatura derken ay sonunu getirmek zorlaşıyor. Ama aynı insanlar, siyasetçiler için yürüyüş yaparken sesini yükseltiyor. Oysa borçlar her geçen gün faizle büyüyor, bankalar arka arkaya uyarı gönderiyor.
Örneğin; 2001 ekonomik krizinde birçok insan borçlarını ödeyemediği için büyük sıkıntılar yaşadı. O dönem siyasiler birbirini suçlarken, halk geçim mücadelesi veriyordu. Bugün de durum farklı değil. Yarın hangi siyasetçi hangi ittifaka geçer, kim kimle el sıkışır bilinmez. Ama kredi kartı borçları birikmeye devam eder.
Evine Et Götüremeyen Biri İçin Öncelik Ne Olmalı?
Son yıllarda et fiyatları hızla yükseldi. Birçok aile artık kırmızı eti sadece bayramdan bayrama alabiliyor. Çocuklarına protein içeren sağlıklı gıdalar almayı bırakın, temel gıdaları bile almakta zorlanan aileler var.
Ama aynı insanlar, liderlerin siyasi kavgaları için sokaklara dökülüyor. Oysa o liderler, yarın bir gün aynı masada oturup anlaşabilir.
Nelson Mandela ve Frederik de Klerk Güney Afrika’da yıllarca karşı karşıya geldi ama sonrasında barış sağladı.
Barack Obama ve Raul Castro yıllarca diplomatik krizler yaşadı ama sonra el sıkıştı.
Donald Trump ve Kim Jong-un önce tehditler savurdu, sonra bir araya geldi.
Oysa halk, çocuklarının eğitimi için mücadele etmek yerine, siyasetçilerin hakları için zaman harcıyor. O siyasetçiler yollarına devam ederken, çocuklarımızın geleceği belirsiz kalıyor.
Siyasi İkilemler ve Sokaktaki Gerçekler: Polis, Adaletin ve Düzenin Teminatıdır
Son dönemde dünyada yaşanan protestolar ve hak arayışı için sokağa çıkan vatandaşlara yönelik müdahaleler kamuoyunda tartışma konusu olurken, asıl sorulması gereken önemli sorular var:
Gerçekten adalet için mücadele eden siyasiler, neden bu eylemlerde en önde yer almıyor?
Hak savunusu için sokaklara çıkan vatandaşların arasında milletvekillerinin aileleri, yakınları veya kendileri neden yok?
Polisler, adaletin ve düzenin sağlanması için büyük bir fedakârlıkla mücadele ediyor. Kamu düzenini korumakla yükümlü olan güvenlik güçleri, bir yandan vatandaşın güvenliğini sağlarken, diğer yandan yasaların ve devlet otoritesinin korunması için görev yapıyor. Ancak ne yazık ki, bazı grupların sokak çetelerinden ve yasa dışı örgütlerden medet umarak siyasi kazanım elde etmeye çalışması, polisleri zor durumda bırakıyor.
Şu bir gerçek ki, polis düzgün işini yapmasa ülke çoktan batmış olurdu. Asayiş bir Ülke’nin bel kemiğidir.
Ancak ne yazık ki onların emeği çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa gerçek kahramanlar, sokaklardaki düzeni sağlayan, halkın güvenliği için gece gündüz çalışan polislerdir.
Onlar olmasa, yasalar kağıt üstünde kalır, kaos hakim olurdu. Ama polis teşkilatı, adaletin ve devletin teminatıdır. Bu yüzden onlar sadece bir meslek grubunun temsilcileri değil, aynı zamanda vatanın ve milletin güvenliğinin koruyucularıdır.
Bu noktada kritik bir soru ortaya çıkıyor: Yarın bir gün bu kişiler ülke yönetiminde söz sahibi olursa, hangi vatandaşa hizmet edecekler?
Siyasetçilerin Kendi Haklarını Savunacak Gücü Var!
Halkın ekonomik sıkıntıları artarken, siyasetçilerin kişisel haklarını savunmak için mücadele etmek mantıklı mı? Onların avukatları var, güçleri var, lüks hayatları var. Ama halkın, kredi kartı borcu, temel gıda fiyatları, eğitim masrafları gibi daha önemli sorunları var.
Bugün bir siyasetçi hakkında iddialar var diye sokağa dökülenler, yarın aynı siyasetçinin başka bir liderle ittifak yaptığını gördüğünde ne yapacak?
O liderler barışırken, halkın kaybettiği zaman, enerji ve para geri gelir mi?
Gerçek Mücadele Ekonomik Özgürlük İçin Olmalı!
Halkın asıl mücadelesi; ekonomik refah, adalet, sağlık ve eğitim olmalı. Siyasetçiler dün kavga edip bugün barışabiliyor. Ama halkın kaybettiği yıllar geri gelmiyor.
📌 Sorulması gereken soru şu: Kendi cebiniz mi öncelikli, yoksa siyasilerin kavgası mı?