ÖZLEM
Nurhayat Volkan, Ulusal Asayiş Muhabiri

20 küsür senedir Almanya’da yaşıyorum, yıllarca Ülkem’den ayrı kaldım, yaklaşık 5 senedir Türkiye’ye daha sık gelmeye başladım. 2018 de Almanya’da yazdığım bir yazıyı burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz gurbetçilerin hasretini, özlemini bir nebzede olsun, umarım anlarsınız. Son zamanlarda, Türkiye’de gurbetçilere karşı büyük bir antipati oluştuğunu farkettim. Bunların sebepleri ise siyasi çekişmeler. Ben siyasi konulara girmem ve herkesin görüşüne saygı duyuyorum. Bizim tek amacımız Vatan’ımızı Dünyanın neresinde olursak olalım iyi şekilde tanıtalım ve koruyalım.
2018 de yazdığım yazı;
Toros dağları mı,
kaya diplerin de mor ve sarı menekşeleri mi, Dağ yamaçlarından,
koşup gelen, Kuzuları mı, Koyunları mı, Keçileri mi,
temiz kalpli çobanları mı,
Yine, dağ yamaçlarından gelen kekik koku mu,
Kırmızı yanaklı arkadaşlarımla, yelmik toplayışımı, yelmiklere bol, bol limon sıkıp, ekmegimin arasına, dürüp, dürüp yiyişimi,
Güneşimin parıltısını,
Yüzüme ılık, ılık, esen rüzgarımı,
Yörük çadırları mı,
yüksekler de zamana meydan okuyan tarihi yapıları mı,
Bazlama mı, sıkma mı, böregi mi,
Saç altında çıtır, çıtır yanan
Çalı mı, çırpı mı,
Kulağıma hoş gelen aksanımı,
Bahçemde ki Pınarı mı,
çicekli şalvarımı, al yazmamı,
Annemin kızım deyişini
Babamın bir dilim elmayi bana yedirmek icin etrafımda dönüşünü,
Kardesimin balkon da,
sessiz, sessiz,
uzaklara dalışını,
sonra radyo da efkarlı bir türkü çalışını,
Kapımızı açıp, naparsınız ayenn diyen ve sürekli gülümseyen komşumuzu,
Ninemi, dedemi,
Ninemin süt bidonların da keşşik ölçüşünü,
Dedemin, bizi gıyıncırak da döndürüşünü ve sanki Dünyanın sadece o zamanlar da döndüğünü hissedişimi,
Ve benimle evcilik oynayan, koca, koca, iki teyzemi, yine teyzelerimle at üstün de kırlara uçuşumuzu,
Elimi yıkadığım yarpuz yapraklarını,
dedemin bahçesin de,
makarnayı ekmekle yediğimi,
Buz gibi yedigöz suyundan içtiğimi, su arklarına ayaklarımı batırdığımı,
Kiraz ağaçlarının dibine uzanıp gök yüzünü seyredişimi,
ve yine o kiraz ağaçlarının dallarında,
kirazları beyaz tişörtüme sürüşümü,
anne ben yaralandım diye bağırışımı,
annemi kandırışımı,
Ardından kulaklarımın,
kırmızı oluşunu,
Kardesimle palanı bağlı olmayan, eşeğe binişimi,
sonra da korkudan çabalayarak, kardeşimi eşek üstünden düşürüşümü,
Yine kulaklarımın babam tarafından kırmızı oluşunu,
yaa ben herşeyi mi,
benim olan ama şimdi uzanamadığım tutamadığım geçmişimi,
ve
ne zaman radyodan yanık bir türkü dinlesem,
aklıma gelen,
içimi hem sevinç, hemde eskiyen yılların kapladığı bir hüzünle, çocukluğumu, gençlik yıllarımı ve ARSLANKÖY’ümü, çok özledim…
Nurhayat Volkan (Küçük)