Kıyafete Göre Plaj Ayrımı: Türkiye’de Yasak, Avrupa’da Özgürlük
Didim’de yaşanan bir olay, Türkiye’deki kıyafet özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Tatil için yurtdışından gelen bir gurbetçi, haşema giydiği gerekçesiyle bir beach club’ın iskelesine alınmadığını iddia etti.
Olayı yaşayan gurbetçi, kendisine işletme yetkilileri tarafından “Hanımefendi, dresscode uygulamamız var. Sizi iskeleye alamıyoruz, kuma alalım.” denildiğini aktardı. Konunun başörtüsü ve uzun giysi ile ilgili olup olmadığını sorduğunda ise “Aynen, uzun şeyleri kabul edemiyoruz.” yanıtını aldığını belirtti.
Bu durum, özellikle Avrupa’daki sahil kültürüyle büyük bir tezat oluşturuyor. Fransa’nın dünyaca ünlü Côte d’Azur plajlarında, üstsüz güneşlenen birinin hemen yanında haşema giyen birinin olması kimse için sorun teşkil etmiyor. İnsanlar birbirinin kıyafetine, tercihlerine ya da yaşam tarzına müdahale etmiyor.
Oysa Türkiye’de, aynı plajda farklı kıyafet tercihlerinin bir arada bulunması hâlâ tartışma konusu olabiliyor. Bir kesim, “özgürlük” derken; diğer kesim başkasının özgürlüğünü kısıtlamaktan çekinmiyor. Kıyafet üzerinden yapılan bu ayrımcılık, hem yerli hem de yabancı turistler üzerinde olumsuz bir izlenim bırakıyor.
Bu olay, “turizm cenneti” olarak tanıtılan bir ülkede, kıyafet ve yaşam tarzı özgürlüğü konusundaki çelişkileri bir kez daha gözler önüne serdi. Avrupa’da bir norm haline gelmiş olan “Herkes kendi halinde, herkes kendi özgürlüğünde” anlayışının Türkiye’de neden hâlâ yerleşmediği ise cevap bekleyen en önemli soru.