“Toplumsal Değişimin Anahtarı: Önce Kendimizi Düzeltmek”
Nurhayat Volkan/Almanya
Toplumun zihniyetini değiştirmediği sürece, hiçbir şekilde gelişim sağlanamayacağı gerçeğiyle yüzleşmek gerekiyor. Çoğu zaman, mevcut sorunların temelinde toplumsal bilinç eksikliği yatmaktadır. İnsanlar, birbirlerine fayda sağlamaktan, yardımlaşmaktan, ortak hedeflere odaklanmaktan çok, birbirlerini çekiştirip, dedikodularla birbirini düşürmeye meyillidir. Oysa ki, bir ülkenin gerçek ilerlemesi, yalnızca siyasi liderlerin ve hükümetlerin adımlarıyla değil, bireylerin birbirlerine olan davranışlarıyla da mümkündür.
Toplum olarak, önce kendi içimizi sorgulamalı ve kendimizi düzeltmeliyiz. Bunu yapmadan başkalarından değişim beklemek, büyük bir yanılgıdır. Çünkü biz kendimizi, birbirimize ve çevremize faydalı hale getirmezsek, toplumun geneline de fayda sağlayamayız. Bireysel sorumluluk, toplumsal sorumluluğun temelidir. Eğer her birey kendi davranışlarını gözden geçirip, daha dürüst, saygılı, yardımsever bir insan olma yolunda adımlar atarsa, bu değişim toplumu dönüştürmeye başlayacaktır.
Günümüzün en büyük sorunlarından biri de, siyasilerin sırtına basıp kendilerini daha da zengin etme amacında olan, sadece kendi çıkarlarını gözeten kişilerdir. Ancak bu kişiler, halkın birlik ve beraberlik içinde hareket etmesini engellemektedir. Toplumda bu tür kişiler varken, onların daha da güçlenmesini sağlamak, sadece bireysel çıkarlar peşinden koşmak, aslında toplumun genel çıkarına zarar verir. Bizler, bu durumu değiştirebilmek için önce kendi davranışlarımızı değiştirmeliyiz.
Atatürk’ün Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın eğitimi ve bilinçlenmesi için yaptığı çağrılar, bugün bile geçerliliğini korumaktadır. Eğer Atatürk bugün yaşıyor olsaydı, toplumda fitnelik yapan, dedikodu ve fesatlık yayan insanlara karşı tavrı kesinlikle net olurdu. Atatürk, halkın birlik ve beraberlik içinde olmasını savunmuş, halkın yükselmesi için birlikte çalışmanın önemini vurgulamıştır. Toplum olarak, önce birbirimize, sonra da ülkemize faydalı olmayı bilmeliyiz. Sadece bireysel çıkarlar için değil, toplumun genel çıkarı için bir araya gelmeli ve birbirimize destek olmalıyız.
Sonuç olarak, ülkenin gelişmesi, sadece siyasilerin ve liderlerin ellerinde değil, her bireyin kendi evinin önünü süpürmesiyle mümkündür. İçsel bir değişim olmadan, toplumsal değişim de mümkün değildir. Bunu başarmak için, dedikodulardan, fitneden, fesattan uzak durarak, doğruyu ve iyiyi savunmalı, her birimiz sorumluluk alarak adım atmalıyız.